Çin’de yaşayan 37 yaşındaki Li Fu adlı adam migren şikayetiyle doktora gidince şok oldu. Çünkü doktorar kafatasının içine saplanmış 10 cm uzunlukta bir bıçak tespit etti. Li Fu, 2006’da bıçaklı bir hırsızlık saldırısına uğramış, yaralanmış ama o zaman kafasına saplanan bıçak farkedilememişti. Doktorların inanamadığı olayda, muayene edilen adamın kafatası röntgeni çekilince ağrılarının nedeni anlaşıldı. İlk önce böyle bir ihtimalin olabileceğine inanmayan adam ikinci bir doktora gittiğinde de aynı bilgiyi alınca ameliyat olmayı kabul etti... Doktorları da 4 senedir beyninin içinde bir bıçakla yaşayan bu adamın bu kadar zaman hayatta kalmasını ve fazla bir şey hissetmemesini mucize olarak nitelendirdi...
Bizler basit bir sinüziti bile kafamızın içinde taşıyamaz ve çok rahatsız olurken, demir bir parçayla yaşayabilmek gerçekten bir fenomen. Aslında bu olay, ağrı hissinin de bir algıdan ibaret olduğunu ve insandan insana göre farklılık gösterdiğini kanıtlar özellikte...
Günümüz bilimsel verilerine göre ağrı da tıpkı öksürme ya da mide bulantısı gibi vücudun kendini korumak için kullandığı mekanizmalardan biridir. Sıklıkla bir yaralanma olduğunda ilk aklımıza gelen, yakınma ağrı olsa da vücudun kendini korumak için kullandığı kas spazmı ya da kasların tutulması gibi mekanizmalar da mevcuttur.
Bu mekanizma çeşitli faktörlerle kişiden kişiye farklı çalışabilir veya bazı nadir durumlarda hiç çalışmaz. Çalışmadığında, kişi bedenindeki sorunu farkedemez ve bu durum çok ciddi hastalık ve ölüme kadar götürebilir. Bu olaydaki örnekte kişinin ağrı algısı belki normalinden daha zayıf olduğu için, çok uzun sure normalde hiç mümkün olmayan acıya dayanıyor. Tabi bu olayda dahası var; beyninin hayatını engellemeyecek şekilde hasara uğramaması ve vücudu yönetmeye devam etmesi.. Bu da bir mucize, ama Li Fu, hiçbir şekilde ağrıyı hissetmeseydi, daha ne kadar yaşayabilirdi ?
Uzmanlara göre, bize ağrı ile seslenen alarm sistemimiz, yaşanan deneyimlere göre şekillenen dinamik bir öğrenme sürecinin parçasıdır.
Vücudumuzda yaralanma oluşturma riskine sahip uyaranlar nosiseptörler olarak bilinen sinir hücreleri tarafından algılanmaktadır ve nosiseptörler dokuları yaralama potansiyeline sahip üç uyarana karşı duyarlılık gösterirler. Bunlar: mekanik uyarımlar, ısı değişimi ile ilgili uyarımlar ve kimyasal uyarımlardır.
Nosiseptörler tüm vücutta; cilt, periost ve eklem yüzlerinde az sayıda da vücudun iç yüzeylerinde bulunurlar. Nosiseptörler bu uyaranlarla karşılaştıklarında hemen tehlike sinyalini vererek, önce omurgamıza, oradan beyne alarmı ulaştırır.
Bir nosiseptörün hangi uyaranla tetiklendiği önemli değildir, uyaran ister mekanik, ister kimyasal isterse aşırı ısı değişimi olsun sensör beyne iletilmek üzere tek bir mesajı dillendirir; “tehlike var”.
Nosiseptörlerden, tehlike var sinyali beyine ulaştığında ağrı olarak yorumlandı ise ağrı ile ilişkili bütün öğeler beynin çeşitli bölümlerine adeta serpiştirilir... ve acı duymaya başlarız..
İşte bu acı sayesinde hemen her zaman korunmuş oluruz. Özellikle çocuklar.. dertlerini anlatamadıklarında acıyla ağlarlar, dikkat çekerler. Keza yetişkinler de, ağrı sayesinde bir bölgede sorun olduğunu anlayarak hemen önlem alması için uyarılmış olur..
Ne ilginçtir ki, nosiseptör denilen hücrelerin normal dokunmayı veya normal ısıyı yaralayacak derecedeki dokunma veya ısıdan ayırt edebilmesi.. Sadece bu tür durumlarda tehlike sinyalini vermesi. Karar verme merkezi bile olmayan bir hücre sizce bunu nasıl yapıyor olabilir ?
***
“İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Ama o hem (Bizi tartışmakta ve) Bizim hakkımızda karşılaştırmalar yapmakta, hem de bizzat kendisinin nasıl yaratılmış olduğundan gafil bulunmaktadır! (Ve bunun şaşkınlığıyla da) "Kim, çürüyüp toz olmuş kemiklere hayat verebilir?" diye sormaktadır! De ki: "Onları yoktan var eden, (yeniden) hayat (da) verir, çünkü O, her tür yaratma eyleminin bilgisine sahiptir..” [Yasin Suresi, 77-79.ayetler]
_
Bizler basit bir sinüziti bile kafamızın içinde taşıyamaz ve çok rahatsız olurken, demir bir parçayla yaşayabilmek gerçekten bir fenomen. Aslında bu olay, ağrı hissinin de bir algıdan ibaret olduğunu ve insandan insana göre farklılık gösterdiğini kanıtlar özellikte...
Günümüz bilimsel verilerine göre ağrı da tıpkı öksürme ya da mide bulantısı gibi vücudun kendini korumak için kullandığı mekanizmalardan biridir. Sıklıkla bir yaralanma olduğunda ilk aklımıza gelen, yakınma ağrı olsa da vücudun kendini korumak için kullandığı kas spazmı ya da kasların tutulması gibi mekanizmalar da mevcuttur.
Bu mekanizma çeşitli faktörlerle kişiden kişiye farklı çalışabilir veya bazı nadir durumlarda hiç çalışmaz. Çalışmadığında, kişi bedenindeki sorunu farkedemez ve bu durum çok ciddi hastalık ve ölüme kadar götürebilir. Bu olaydaki örnekte kişinin ağrı algısı belki normalinden daha zayıf olduğu için, çok uzun sure normalde hiç mümkün olmayan acıya dayanıyor. Tabi bu olayda dahası var; beyninin hayatını engellemeyecek şekilde hasara uğramaması ve vücudu yönetmeye devam etmesi.. Bu da bir mucize, ama Li Fu, hiçbir şekilde ağrıyı hissetmeseydi, daha ne kadar yaşayabilirdi ?
Uzmanlara göre, bize ağrı ile seslenen alarm sistemimiz, yaşanan deneyimlere göre şekillenen dinamik bir öğrenme sürecinin parçasıdır.
Vücudumuzda yaralanma oluşturma riskine sahip uyaranlar nosiseptörler olarak bilinen sinir hücreleri tarafından algılanmaktadır ve nosiseptörler dokuları yaralama potansiyeline sahip üç uyarana karşı duyarlılık gösterirler. Bunlar: mekanik uyarımlar, ısı değişimi ile ilgili uyarımlar ve kimyasal uyarımlardır.
Nosiseptörler tüm vücutta; cilt, periost ve eklem yüzlerinde az sayıda da vücudun iç yüzeylerinde bulunurlar. Nosiseptörler bu uyaranlarla karşılaştıklarında hemen tehlike sinyalini vererek, önce omurgamıza, oradan beyne alarmı ulaştırır.
Bir nosiseptörün hangi uyaranla tetiklendiği önemli değildir, uyaran ister mekanik, ister kimyasal isterse aşırı ısı değişimi olsun sensör beyne iletilmek üzere tek bir mesajı dillendirir; “tehlike var”.
Nosiseptörlerden, tehlike var sinyali beyine ulaştığında ağrı olarak yorumlandı ise ağrı ile ilişkili bütün öğeler beynin çeşitli bölümlerine adeta serpiştirilir... ve acı duymaya başlarız..
İşte bu acı sayesinde hemen her zaman korunmuş oluruz. Özellikle çocuklar.. dertlerini anlatamadıklarında acıyla ağlarlar, dikkat çekerler. Keza yetişkinler de, ağrı sayesinde bir bölgede sorun olduğunu anlayarak hemen önlem alması için uyarılmış olur..
Ne ilginçtir ki, nosiseptör denilen hücrelerin normal dokunmayı veya normal ısıyı yaralayacak derecedeki dokunma veya ısıdan ayırt edebilmesi.. Sadece bu tür durumlarda tehlike sinyalini vermesi. Karar verme merkezi bile olmayan bir hücre sizce bunu nasıl yapıyor olabilir ?
***
“İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Ama o hem (Bizi tartışmakta ve) Bizim hakkımızda karşılaştırmalar yapmakta, hem de bizzat kendisinin nasıl yaratılmış olduğundan gafil bulunmaktadır! (Ve bunun şaşkınlığıyla da) "Kim, çürüyüp toz olmuş kemiklere hayat verebilir?" diye sormaktadır! De ki: "Onları yoktan var eden, (yeniden) hayat (da) verir, çünkü O, her tür yaratma eyleminin bilgisine sahiptir..” [Yasin Suresi, 77-79.ayetler]
_