5 Şubat 2011 Cumartesi

EVREN İNSANIN İÇİNDEDİR...


Prof. Dr. Alan Wolf şöyle diyor: “Evren, hem madde hem de şuuru tek bir alan halinde içeren dev bir hologramdır.” Bu makro bakış açısı, aslında, her şeyin bir olduğunun farkına varmış olmaktır. Kuantum dünyasını anlatan “What the Bleep Do We Know” (Ne Biliyoruz Ki) adlı belgeselde “Sen ve Ben bir biçimde biriz” deniliyordu... Evrensel ilkelerin en önde gideni, “Bütünlük ve Birlik İlkesi”dir. Bütün evren birbirinden bağımsız parçalardan meydana geliyor gibi gözükse de, aslında Tek’tir ve Bütün’dür. Bir tek noktasının içinde bütünün bilgisi vardır. Okyanusun bir noktasında oluşan bir değişiklik anında bütüne yansır ve tersi.. Bir damla bile okyanusun bilgisini ve gücünü içinde taşır. Halil Cibran şöyle der: “Hakikat Parçalanmaz”...

Einstein evren konusunda şöyle demişti: “Evrenin en anlaşılmaz tarafı anlaşılabilir olmasıdır” Stephen Hawking de bir makalesinde şöyle diyor: “büyük birleşik kuram” mikro ile makroyu (en küçük parçayla tüm bütünü) birleştirir ve bu da tüm evrendeki dengeyi anlaşılır kılar. Bugün anlamakta zorlandığımız karadeliklerin esrarını, büyük patlamadan sonraki ilk bir kaç dakikayı anlaşılabilir hale getirir. Kendi başına büyük alem olan insanın yaşamı kendisinden büyük olan resmin içinde ise sadece küçük bir lekedir.”

Ne var ki bütünün içinde küçücük kalan insan bir kum tanesinde tüm dünyanın ve bir çiçekte tüm cennetin bilgisini görebilir, bunun için var olan işaretleri görmesi yeterlidir, başta kendi içindeki alemi anlaması...

Jacob Böhme de şöyle diyor: “Biz insanların Allah’ı işaret eden ortak bir kitabı var. O herkesin içindedir ve o Allah’ın paha biçilmez ismidir. Onun harfleri aşkın harfleridir. Kalbinizdeki ve ruhunuzdaki bu alfabeyi okuyun, başka bilgiye ihtiyacınız kalmayacaktır. Bütün yazılar sizi bu kitaba yöneltir, çünkü bütün bilgelik hazineleri orada yatmaktadır. Bu kitap içinizdeki merihtir.”

İnsanı insan yapan işte bu içindeki evrendir ve içindekiyle dış evren arasında nasıl bir bağ kurduğudur. İçindeki bu bilgi sayesinde hep arayış içindedir ve bu arayışında kendine hakim olma, kendini bilme ve güvenme niteliğine sahiptir. Asırların gizeminin bilginin her zaman yanık olan lambası olmadan çözülmeyeceğini bilen “gerçek insan”, aydınlanmış aklı ve zekası ile güçlü duygularını da birleştirecek ve hakikat yolunda ilerlemeye devam edecektir. İdrak sahibi olduğu için kıyafte değil, onun altındaki sisteme bakacaktır...

---
“Biz onlara, âfakta (bir baştan bir başa tabiatın sinesinde) ve kendi nefislerinde âyetlerimizi göstereceğiz ki, o Kur’ân’ın gerçek olduğu onlara iyice tebeyyün etsin.” (Fussilet, 53)
_